BiTCOiN
BTC

Bitcoinin Ekonomi Öğretileri

Bitcoin’den Ne Öğrendik? — Part 3

“Para ağaçta yetişmiyor.” Ebeveynlerimizin sıklıkla tekrarladığı bu kalıp bizleri aksini düşünmekten alıkoyuyor. Parayı akıllıca kullanmak, anlamsızca harcamamak ve kötü zamanlarımızda kullanmamız için iyi zamanda biriktirmek konusunda sürekli teşvik ediliyoruz. Çünkü biliyoruz ki para ağaçta yetişmiyor.

Bitcoin bize para hakkında bilmemiz gerektiğini düşündüğümüzden daha fazlasını öğretti. Bu sayede para tarihini, bankacılığı, çeşitli ekonomi düşünce okullarını ve daha birçok şeyi keşfetmeye zorlandık. Bitcoin’i anlama isteği, bir kısmını bu seride keşfetmeye çalıştığımız bir sürü farklı alanda bilgi sahibi olmamız konusunda bizlere meydan okudu. Bahsettiğim seri şu üç yazıdan oluşuyor:

Bu serinin I. Bölümünde teknoloji alanında farklı düşünme yöntemleri kazandırmak amaçlandı. II. kısmında ise Bitcoin’in değindiği bazı felsefi sorular ele alındı. Serinin bu üçüncü ve son yazısında ekonomi dünyasında bizlere neler kattığını inceleyeceğiz. Bitcoin sadece iddialı değil aynı zamanda geniş ve derin bir çerçevede ele alınmalıdır. Elbette böyle bir iddia tüm ilgili konuları tek bir makalede, yazıda veya kitapta ele almayı imkansız hale getiriyor. Tüm fikirleri bir araya getirmek de zorlanacağımız konuların bir

Bitcoin birçok disiplinin ortak noktası olarak değerlendirilmeli. Zira yeni bir para önermek için ekonomiyi öğrenmek ve anlamak kadar sosyoloji, tarih, felsefe gibi diğer disiplinleri de ele almalıyız. İnsan eyleminin doğası ve piyasadaki aktörlerinin etkileşimi ile ilgilenen ekonomi ise, muhtemelen Bitcoin bulmacasının en büyük ve en vazgeçilmez parçalarının başında geliyor.

Bitcoin’i inceleyen kör rahipler

Hala bir sorunun cevabını arıyoruz. “Bitcoin’den ne öğrendik? Lafı çok da uzatmadan kaldığımız yerden devam edelim. Ancak bu sefer baktığımız çerçeve ekonomi bilimi olacak.

Ders 15: Finansal Cehalet

En şaşırtıcı şeylerden biri, elbette benim için, ilk bakışta tamamen teknik bir sistem olarak görünen bir şeyi — bir bilgisayar ağını anlamak için gereken finans, ekonomi ve psikoloji bilgisiydi. Çünkü yeni bir parasal sistemi anlamak için eskisini tanımanız gerekir. Çok geçmeden, eğitim sisteminde keyif aldığım finansal eğitimin miktarının esasen sıfır olduğunu fark etmeye başladım.

Beş yaşında bir çocuk gibi kendime çok soru soruyordum: Bankacılık sistemi nasıl çalışıyor? Borsa nasıl çalışır? Fiat para nedir? Stabil para nedir? Neden bu kadar borç var? Ne kadar para basılıyor ve buna kim karar veriyor?

Cehaletimin tam kapsamı hakkında ılımlı bir panikten sonra, yeniliklerin bize bildiğimizi düşündüğümüz şeyleri sorgulattığını anladım. Ve biz ancak o zaman yol katedebiliyorduk.

“Bitcoin’in bana finansal kurumlarda harcadığım yıllar para konusunda öğrendiklerimden fazlasını öğretti. Bu çok ironik değil mi? Halbuki kariyerime merkez bankasında başlamıştım ve özgüvenim de oldukça yüksekti.”- aarontaycc

Bu twitter üzerinde yapılan itiraflardan yalnızca biri. Keşfedildiği gibi Bitcoin canlı bir şeydi ve tıpkı ekonomi gibi daimi bir hareket halindeydi. Elbette hepimizin kişisel deneyimlerden de bildiği gibi, canlıları anlamak doğal olarak zordur.

Haberlerde çeşitli finansal krizlerin yaşandığına dair sürekli bir şeyler okuyoruz. Refah ortamını geri döndüren hamlelerin nasıl gerçekleştiğini hep merak eder ve trilyonlarca dolarlık zarardan kimsenin sorumlu tutulmaması karşısında şaşkına dönerdim. Ancak okuduğum okulla birlikte son senelerde finans dünyasında neler olup bittiğini anlamaya başladım.

Bazı insanlar, bu konulardaki genel cehaleti sistematik hatta kasıtlı temellere yaslama eğilimi gösteriyor. Tarih, fizik, biyoloji, matematik ve dillerin hepsi eğitimimizin bir parçası olsa da, para ve finans dünyası şaşırtıcı bir şekilde yalnızca yüzeysel olarak keşfediyoruz.

Oz Büyücüsü’nde olduğu gibi, perdenin arkasındaki adama dikkat etmememiz gerektiği konusunda uyarılıyoruz. Oz Büyücüsü’nün aksine, artık gerçek bir büyücümüz var: sansüre dayanıklı, açık, sınırsız bir değer aktarma ağı. Perde yok ve sihir herkes tarafından görülebiliyor.

Bitcoin bize perdenin arkasına bakmayı ve finans konusundaki cehaletimizle yüzleşmeyi öğretti.

Ders 16: Enflasyon

Paranın enflasyonunu ve Bitcoin gibi özünde enflasyonist olmayan bir sistemin nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak serinin bir bu kısmının ekonomi üzerine olmasının temel sebebini oluşturuyor. Enflasyonun yeni para yaratma oranı olduğunu biliyoruz, ama bunun ötesinde bir şey bilmiyoruz.

Bazı iktisatçılar enflasyonun iyi bir şey olduğunu iddia ederken, diğerleri, altın standartlarının olduğu günlerde olduğu gibi kolayca şişirilemeyecek “zor” paranın sağlıklı bir ekonomi için şart olduğunu savunuyorlar. 21 milyon sabit arzı olan Bitcoin, ikinci kampa katılıyor.

Genellikle enflasyonun etkileri hemen belli olmaz. Enflasyon oranına bağlı olarak (diğer faktörlerin yanı sıra) sebep ve sonuç arasındaki süre birkaç yıl olabilir. Sadece bu da değil, enflasyon bazı insan gruplarını diğerlerinden daha fazla etkiler. Henry Hazlitt’in Bir Derste İktisat’a işaret ettiği gibi: “İktisat sanatı, yalnızca ilk zamanlara değil, herhangi bir eylemin veya politikanın daha uzun etkilerine bakmaktan ibarettir; bu politikanın sonuçlarını sadece bir grup için değil tüm gruplar için izlemeye dayanan bir bilimdir. ”

Kişisel aydınlanma anlarımdan biri, yeni para çıkarmanın — daha fazla para basmak — diğer tüm ekonomik faaliyetlerden tamamen farklı bir faaliyet olduğunun farkına varmaktı. Gerçek mallar ve gerçek hizmetler gerçek insanlar için gerçek değer üretse de, para basmak tam tersini yapıyordu: şişirilmiş para birimini elinde tutan herkesten değer alıyordu.

Enflasyonun yıkıcı gücü, küçük bir enflasyon fazlalığı olduğu anda belirginleşir. Para aşırı derecede şişerse, işler çok çabuk çirkinleşir. Şişirme para birimi dağıldıkça, zaman içinde değer depolamakta başarısız olacak ve insanlar ellerinden gelen en hızlı şekilde depolama işlevini gerçekleştirecek yeni bir araç bulacaklardır.

Hiper enflasyonun bir başka sonucu da, insanların yaşamları boyunca biriktirdikleri tüm paranın etkin bir şekilde ortadan kalkmasıdır. Elbette, cüzdanınızdaki kağıt para hala orada olacak. Ancak artık daha farklı anılacaklar: değersiz kağıt.

Weimar Republic Cumhuriyeti (1921–1923) Hiper Enflasyon

Para sözde “ılımlı” enflasyonla değer kaybetmektedir. Bu, çoğu insanın satın alma gücünün azaldığını fark etmemesi için oldukça yavaş gerçekleşiyor. Matbaalar bir kez çalıştırıldığında, para birimi kolayca şişirilebilir ve ılımlı enflasyon olarak kullanılan şey, bir düğmeye basılarak güçlü bir değer kaybına dönüşebilir. Friedrich Hayek’in yazılarından birinde belirtildiği gibi, ılımlı enflasyon genellikle doğrudan enflasyona yol açar.

Enflasyon özellikle baskı makinelerine daha yakın olanları tercih ettiğinden dolayı oldukça taraflıdır. Yeni yaratılan paranın dolaşması ve fiyatların ayarlanması zaman alır; bu nedenle, diğerlerinin değerini düşürmeden önce parayı elinizden çıkarabilirseniz, enflasyonist eğrinin önüne geçmiş olursunuz. Bu aynı zamanda enflasyonun gizli bir vergi olarak görülmesinin nedeni de budur çünkü sonuçta hükümetler bundan yararlanırken diğer herkes bedelini öder.

Şimdiye kadar, hükümet tarafından kontrol edilen tüm para birimleri ya büyük oranda değişime uğradı ya da tamamen çöktü. Enflasyon oranı ne kadar küçük olursa olsun, “istikrarlı” büyüme demek aslında katlanarak artan para miktarı anlamına geliyor. Ekonomide olduğu gibi doğada da, üstel bir şekilde büyüyen tüm sistemlerin sonunda felaketle sonuçlanacak bir çöküntü yaşayacak ya da zarar görmesi gerekecektir.

“Ülkemde olamaz”, muhtemelen düşündüğünüz şeydir. Şu anda aşırı enflasyondan muzdarip olan Venezuelalıysanız, bunu düşünmeniz zorlaşır. Enflasyon oranı yüzde 1 milyonun üzerinde olan para, temelde tamamen değersizdir.

Önümüzdeki birkaç yıl içinde veya ülkenizde kullanılan para biriminde aynı durum yaşanmayabilir. Ancak tarihsel para birimleri listesine bir bakış, bunun kaçınılmaz olarak gerçekleşeceğini gösteriyor. Listelenen pek çok şeyi henüz yaşayan insanlar tarafından kullanılıyordu: Avusturya şilteleri, Alman Markı, İtalyan Lirası, Fransız Frangı, İrlanda Poundu, Hırvat Dinarı, vb. Bizden bir büyük nesil Avusturya-Macaristan Kronu’nu bile kullandı. Zaman geçtikçe, halihazırda kullanılmakta olan para birimleri yavaşça, ancak mutlaka yokolup gitmektedir. Bir süre hükümete hizmet eden paralar en sonunda üstsel olarak şişirilecek ve yerini yenisine bırakacaklardır. Yakında tarihi para birimleri olacaklar. Onları diğer eskilerin yanında görmeye başlayacağız.

Bitcoin neden farklı? Hükümetin zorunlu kıldığı para birimlerinin aksine, hükümetler tarafından düzenlenmeyen, ancak fizik yasaları tarafından düzenlenen parasal mallar zaman içerisinde hayatta kalma ve hatta kendi değerlerini tutma eğilimindedir. Buna şimdiye kadar ki en iyi örnek Gold-to-Decent-Suit Ratio’nın gösterdiği gibi, değerini yüzlerce hatta binlerce yıl boyunca elinde tutan altındır. Mükemmel bir şekilde “kararlı” olmayabilir — kararlılık elbette sorgulanabilir bir kavram — ancak sahip olduğu değer yaklaşık olarak aynı büyüklükte olacaktır.

Parasal bir mal veya para birimi zaman ve mekan içinde değerini muhafaza ediyorsa, “zor” olduğu düşünülür. Değerini tutamazsa, kolayca bozulur veya şişirilirse, “yumuşak” bir para birimi olarak kabul edilir. Sertlik kavramı Bitcoin’i anlamak için esastır ve daha ayrıntılı bir incelemeye değer. Son ekonomik derste bu kavrama geri döneceğiz: sağlam para.

Gittikçe daha fazla ülke hiper enflasyondan muzdarip olduğundan, gittikçe daha fazla insan sert ve yumuşak para gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Şanslıysak, belki bazı merkez bankaları bile para politikalarını yeniden değerlendirmek zorunda kalacaklar. Ne olursa olsun, Bitcoin sayesinde edindiğimiz içgörüler, sonuç ne olursa olsun paha biçilmez olacak.

Bitcoin bize gizli enflasyon vergisini ve aşırı enflasyonun felaketini öğretti.

Ders 17: Değer

Değer biraz paradoksaldır ve neden bazı şeyleri diğer şeylere göre değerlendirdiğimizi açıklamaya çalışan birçok teori bulunur. İnsanlar binlerce yıldır bu paradoksun farkındalar. Plato, Euthydemus ile olan diyalogunda yazdığı gibi, bazı şeylere değer vermemizin en büyük sebebi nadir olmaları ve değerlerinin hayatta kalmak için varlıklarına ihtiyaç duymamızdan kaynaklanmamasıdır.

Bu değer paradoksu, insanlar hakkında ilginç bir şey gösteriyor: şeyleri öznel olarak değerlendiriyoruz, ancak bunu keyfi olmayan kriterler çerçevesinde yapıyoruz. Bir şey çeşitli nedenlerden dolayı bizim için değerli olabilir, ancak değer verdiğimiz şeyler bazı özellikleri paylaşıyor. Bir şeyi çok kolay bir şekilde kopyalayabilirsek veya doğal olarak bolsa, buna değer verme oranımız düşüyor.

Bir şeye değer veriyoruz çünkü kıt olduğu (altın, elmas, zaman), üretimi zor veya emek istediği, değiştirilemediği (sevilen birinin eski bir fotoğrafı) değiştirilebildiği durumda değerinden ödün verdiği ya da harika sanat eserleri gibi tüm bunların kombinasyonu olduğu gerekçesiyle nesnelere değer veriyoruz.

Bitcoin yukarıdakilerin tümü: son derece nadir(21 milyon), üretimi zorlaşan (210.000 blokta bir yarıyan düşen arz), değiştirilemez (kaybolan bir özel anahtar sonsuza dek kaybolur) ve bize oldukça faydalı uygulamalar geliştirmemizi sağlayan güvenli altyapısı onu değerli kılıyor. Sınırlar arasında değer transferi için fiilen sansür ve el koyma işlemlerine neredeyse tümüyle dirençli olan tartışmasız en iyi araç, ayrıca, bireylerin servetlerini bankalardan ve hükümetlerden bağımsız olarak saklamasına olanak tanıyan, bağımsız bir değer deposu. .

Bitcoin bize değerin öznel olduğunu, ancak keyfi olmadığını öğretti.

Ders 18: Para

Para nedir? Her gün kullanıyoruz, ancak bu soruyu cevaplamak şaşırtıcı derecede zor. Büyük ya da küçük oranlarda ona bağımlıyız ve eğer çok az varsa hayatımız çok zorlaşıyor. Hatta para olmadan harika şekilde işleyen bir dünya hayal etmek hepimiz için neredeyse imkansız. Bitcoin bizi bu soruyu tekrar tekrar cevaplamaya zorladı: Para nedir?

“Modern” dünyamızda, çoğu insan paradan bahsettiklerinde kağıt parayı düşünecek, paramızın çoğu bir banka hesabındaki sayı olsa bile. Zaten sıfırlar ve birlerden oluşan değerleri para olarak kullanıyoruz, peki Bitcoin farklı mı? Bitcoin farklıdır, çünkü özünde şu anda kullandığımız paradan çok farklı bir değer yatar. Bunu anlamak için, paranın ne olduğuna, nasıl gerçekleştiğine ve ticari tarihin çoğunda neden altın ve gümüşün kullanıldığına daha yakından bakmak zorunda kalacağız.

Deniz kabukları, altın, gümüş, kağıt, bitcoin. Para insanların para olarak kullandığı şeydir; şekli, içsel değeri, dayanıklılığı gibi özellikler bu tanımın önüne geçemez.

Para zekice tasarlanmış bir buluştur. Parasız bir dünya delice karmaşık olacaktır: Kaç tane balık bana bir çift ayakkabıya mal olur? Bir ev kaç inek değerindedir? Ya şu anda hiçbir şeye ihtiyacım yoksa, ama yakında çürümüş elmalarımdan kurtulmam gerekiyorsa? Takas ekonomisinin çıldırtıcı derecede yetersiz olduğunu anlamak için çok fazla hayal gücüne ihtiyacınız yok.

Parayla ilgili en güzel şey, başka bir şeyle değiştirilebilmesi — işte onu icat yapan da bu! Nick Szabo’nun, “Shelling Out: The Origins of Money” kitabında harika bir şekilde özetlediği gibi, biz insanlar her şeyi para olarak kullandık: fildişi, kabukları veya özel kemikler gibi nadir malzemelerden yapılmış boncuklar, çeşitli mücevherler ve daha sonra gibi nadir metallerde gümüş ve altın.

Tembel yaratık olduğumuz için işe yarayan şeyler üstüne daha fazla kafa yormayız. Para, çoğumuz için gayet iyi çalışıyor. Arabalarımızda veya bilgisayarlarımızda olduğu gibi, çoğumuz sadece parçalanırsa bu şeylerin iç işleyişini düşünmeye zorlanırız. Yaşam tasarruflarını aşırı enflasyon nedeniyle yok olan insanlar, zor paraların değerini biliyorlar. Benzer şekilde mahremiyet, yaşam, refah ve barış değeri yalnızca savaş zamanında sorgulanan ve farkına varılan kavramlar oluyor.

Para ile ilgili şey, her şeyi kapsayan olmasıdır. Para, her işlemin yarısıdır. Bu gerçek parayı basma yetkisinin devasa bir güç getirmesine sebep olur.

Bitcoin bu gücü barışçıl bir şekilde ortadan kaldırır, çünkü para yaratma gücü topluluğa mal edilmiştir ve alternatif bir çözümle iyileştirilmiştir.

Para birçok yinelemelerden geçti. Çoğu yineleme iyiydi. Paramızı bir şekilde iyileştirdiler. Ancak çok yakın zamanda, paramızın iç işleri bozuldu. Bugün, neredeyse tüm paramız, basitçe güçler tarafından havadan yaratılıyor. Bunun nasıl gerçekleştiğini anlamak için, tarihin ve müteakip para düşüşünün hakkında bilgi edinmek zorundayız.

Göstermelik de olsa verilen eğitim onarması ve iyileştirmesi gereken felaket ve krizlerin önünü kesebilmiş değil. Bunun yerine kişisel çabanın ve hırsın bireysel olarak öne çıkması gerekiyor. Bu teknolojilerin aklı zorlayan ve itici güç olmaları bizlere bu hırsı bahşediyor.

Bitcoin bize paranın ne olduğunu öğretti.

Ders 18: Paranın Tarihi ve Çöküşü

Pek çok insan paranın, kalın duvarlarla korunan büyük tonozlarla kitlenmiş altın tarafından desteklendiğini düşünüyor. Bu, onlarca yıl önce doğru olmaktan çıktı. Ne düşündüğümden emin değilim, çünkü bir para biriminin rezerv madde tarafından desteklenmemesinin yaratabileceği krizlere ne kadar tanıklık etsek de paranın her zaman altın veya benzeri bir metal bazında arttırılıp azaltılması da gerçekçi gelmiyor.

Bitcoin hakkında bilgi edinmenin bir yolu fiat paranın ne olduğı: ne anlama geldiği, nasıl çalıştığını anlamaktan ve ona neden sahip olduğumuzda uzlaşmaktan geçiyor. Peki, fiat para tam olarak nedir? Ve onu nasıl kullanıyoruz?

Fiat tarafından bir şey empoze edilirse, bu sadece resmi izin veya teklif tarafından empoze edildiği anlamına gelir. Dolayısıyla, fiat para paradır çünkü birileri para olduğunu söyler. Bugün tüm hükümetler fiat para birimini kullandığından, bu birileri genellikle hükümetimizdir. Ne yazık ki, bu değer önerisine katılıp katılmamakta pek de özgür değiliz. Hızla bu önermenin şiddet içeren bir şey olduğunu hissedeceksiniz. Bu kağıt para birimini iş yapmak ve vergi ödemek için kullanmayı reddederseniz, ekonomiyi tartışabileceğiniz tek kişi hücre arkadaşlarınız olacaktır.

Fiat paranın değeri doğal özelliklerinden kaynaklanmaz. Belirli bir fiat parasının ne kadar iyi olduğu, ancak onu hayal edenlerin siyasi ve mali istikrarı ile ilişkilidir. Değeri keyfi bir kararname ile empoze edilir.

fi·at /ˈfēˌät,ˈfēət/ — “Yapılmasına izin vermek”

Yakın zamana kadar iki tür para kullanıldı: kıymetli şeylerden oluşan emtia parası ve çoğunlukla yazılı olan kıymetli şeyi temsil eden temsilci para.

Biz şu ana kadar emtia parasına değindik. İnsanlar para olarak özel kemikler, deniz kabukları ve değerli metaller kullandılar. Daha sonra, çoğunlukla altın ve gümüş gibi değerli metallerden yapılmış madeni paralar para olarak kullanıldı. Şimdiye kadar bulunan en eski sikke, doğal bir altın ve gümüş karışımından yapılmış ve 2700 yıldan daha önce kullanılmıştı. Bitcoin’de yeni bir şey varsa o yenilik yazı tura kavramı değildir.

Lidya Parası

Bugünün paritesini kullanmak için istifleme paralarının veya hodling’in neredeyse paralar kadar eski olduğu ortaya çıktı. İlk madeni para hodler, bu sikkelerin neredeyse yüzünü bir tencereye koyup, yalnızca 2500 yıl sonra bulunacak bir tapınağın temellerine gömdüler. Bana sorarsanız oldukça iyi soğuk hava deposu.

Değerli metal madeni para kullanmanın olumsuz yanlarından biri, madeni paranın değerini etkin bir şekilde alçaltmak için kırpılabilir olmalarıdır. Yeni paralar kupürlerden çıkarılabilir, zaman içinde para arzı şişirilir ve süreçteki her bir madeni para devalüe edilir. İnsanlar bir zamanlar tam anlamıyla gümüş dolarlarından kurtulabilecekleri ölçüde tıraş oluyorlardı.

Hükümetler sadece enflasyona eğer kontrol onlardaysa yakınken bu gerillaların değeri aşağı çekmesini durdurmak için yoğun çaba sarf edildi. Klasik polisler ve soyguncular tarzında çalışan titiz halk para kesme makineleri ile madeni paraların gramajından kırpmaya başladılar. Sonrasında üretilen çözümler daha da yaratıcı ustalarca çoğaltıldı. Principia Mathematica yazarı ve dünyaca ünlü fizikçi Isaac Newton, bu ustalardan biriydi. Bugün hala kullanılan madeni paraların çevresine çentik ekleme alışkanlığı, o günlerde uygulanan bazı kurnazlıkların önünü kesmek amacı taşıyor. Kolay para biriktirme günleri geride kaldı.

Bu madeni para biriktirme yöntemlerinin kontrol altında tutulması durumunda bile, madeni paralar hala diğer sorunlardan muzdariptir. Hacimlidirler ve özellikle büyük miktarda değer aktarımı yapılması gerektiğinde taşıması çok uygun değildir. Mercedes almak istediğiniz her seferinde büyük bir gümüş dolar çantası ile ortaya çıkmak pek pratik olmayabilir.

Almanlardan söz açılmışken, ABD dolarının adını nasıl aldığını hiç düşündünüz mü. “Dolar” kelimesi, Joachimsthaler’ın kısaltması olan Almanca Thaler kelimesinden türetilmiştir. Joachimsthaler, Sankt Joachimsthal kasabasında basılan bir paradır. Thaler, vadiden gelen birileri (ya da bir şeyleri) için kullanılan kısaltmadır çünkü Joachimsthal gümüş madeni para üretimi için kazılan bir vadidir ve insanlar bu gümüş sikkelere Thaler olarak atıfta bulunmuşlardır. Thaler (Almanca), daalders (Hollandaca) ve nihayetinde dolara (İngilizce) hayatımızda varlığını sürdürmektedir.

“Dolar”ın atası. Saint Joachim elinde ipi ve büyücü şapkasıyla resmedilmiş.

Temsilci paranın tanıtılması zor para olarak isimlendirdiğimiz tabirin popülerliğinin düşmesine yol açtı. Altın sertifikaları 1863'te tanıtıldı ve yaklaşık on beş yıl sonra, gümüş dolar da yavaşça ancak kesinlikle bir kağıt vekil tarafından temsil edilerek yepyeni bir sertifika oluşturdu: gümüş sertifika.

İlk gümüş sertifikaların piyasaya sürülmesinden, kağıt parçaları bugün bir ABD doları olarak tanıyacağımız bir şeye dönüştürene kadar yaklaşık 50 yıl geçti.

1928'e ait gümüş bir Amerikan Doları.

1928 ABD doları üzerindeki gümüş doların hala gümüş sertifika adıyla geçtiğini ve bunun gerçekten de bu kağıdın taşıyıcısının bir parça gümüş olduğunu belirten bir belge olduğunu belirtiğini unutmayın. Bunu gösteren metnin zamanla küçüldüğünü görmek ilginçtir. Zira daha sonra“Sertifika” izi bir süre sonra tamamen ortadan kalktı, bunun yerine federal rezerv notları olduğuna dair güvence veren ifade eklendi.

Yukarıda da belirtildiği gibi aynı şey altına oldu. Dünyanın çoğu bimetalik bir standarttaydı, yani madeni paralar esasen altın ve gümüşten oluşuyordu. Altın paraya çevrilebilecek altın sertifikalarına sahip olmak, tartışmalı bir teknolojik gelişmeye yol açtı. Kağıt daha kullanışlıydı, daha hafifti ve üzerine daha küçük bir sayı yazdırarak keyfi olarak bölünebileceği için, daha küçük birimlere ayrılması daha kolaydı.

Taşıyıcılara (kullanıcılara) bu sertifikaların gerçek altın ve gümüşü temsil ettiğini hatırlatmak için, buna göre renklendirilmiş ve bunu sertifika üzerinde açıkça belirtmişlerdir. Yazıları yukarıdan aşağıya doğru akıcı bir şekilde okuyabilirsiniz:

“Bu, Amerika Birleşik Devletleri hazinesinde talep üzerine hamiline ödenecek yüz dolarlık altın para yatırıldığını gösteriyor.”

1963 yılında yeni çıkarılan tüm notlardan “TALEP ÜZERİNE YAPILAN ÖDEME” ifadesi kaldırılmıştır. Beş yıl sonra, altın ve gümüş için kâğıt notlarının kullanımı tamamen sona erdi.

Kökenleri ve kağıt para arkasındaki fikri ima eden kelimeler kaldırıldı. Altın rengi kayboldu. Geriye kalan tek şey kağıt ve onunla hükümetin dilediği kadar baskı yapabilmesiydi.

Altın standardının 1971’de kaldırılmasıyla birlikte, bu asırlık el çabukluğu tamamlandı. Para, hepimizin paylaştığı yanılsama haline geldi: fiat para. Bir şeye değer çünkü bir orduyu yöneten ve hapishane yapan biri bir şeye değer olduğunu söylüyor. Bugün dolaşımdaki her dolar notunda açıkça okunabileceği gibi, “BU BİR YASAL İHALE” yazısı paranın değerinin de esaslarını belirliyordu. Başka bir deyişle böyle söylediği için değerliydi.

Bugün de kullanılan 2004 serisi bir ABD yirmi dolarlık banknot: BU BİR YASAL İHALE”

Bu arada, günümüzün banknotları üzerinde, açıkça görülmeye değer gizli başka bir ders daha var. İkinci satır, bunun “KAMU VE ÖZEL TÜM BORÇLAR İÇİN” ihalenin yasal olduğunu gösteriyor. Ekonomistler için açık olan şey benim için şaşırtıcıydı: Tüm para borçtur. Kafam hala bu yüzden karışık ve para ile borç ilişkisini araştırmaya okuyucuyu davet ediyorum.

Gördüğümüz gibi, altın ve gümüş bin yıl boyunca para olarak kullanılıyordu. Zamanla, altın ve gümüşten yapılmış madeni paralar kağıtla değiştirildi. Kağıt yavaş yavaş ödeme olarak kabul edildi. Bu kabul bir yanılsama yarattı — kağıdın kendisinin değeri olduğu yanılsaması. Son hamle, temsil ile gerçek arasındaki bağlantıyı tamamen kesmekti: altın standardı ortadan kaldırmak ve herkesi kağıdın kendi içinde değerli olduğuna ikna etmek.

Bitcoin bize ekonomi tarihinde para tarihini ve ekonominin en büyük yanılgısını öğretti: fiat para birimi.

Ders 19: Kesirli Rezerv Deliliği

Değer ve para, özellikle bugünün zamanlarında önemsiz konular değildir. Bankacılık sistemimizde para yaratma süreci eşit derecede önemlidir ve bunun kasten böyle olduğu hissine kapılıyorum. Daha önce sadece akademi ve hukuk metinlerinde karşılaştığım şeyler finansal dünyada da yaygın bir uygulama gibi gözüküyor: hiçbir şey basit terimlerle açıklanmıyor, gerçekten karmaşık olduğu için değil, gerçek, jargon katmanlarının ve katmanlarının arkasına gizlenmiş olduğu için belirgin karmaşıklık içinde gizleniyor. “Genişleyici para politikası, kantitatif gevşeme, ekonomiye mali teşvik”. Seyirci, hoş sözlerle hipnotize edilen anlaşmada başını sallayan bir pozisyona itiliyor.

Kesirli rezerv bankacılığı ve niceliksel rahatlama, bu süslü kelimelerin yalnızca ikisidir; onu karmaşık ve anlaşılması zor olarak maskeleyerek gerçekten olanları gizleme görevlerini üstleniyorlar. Onları beş yaşındaki birine açılamak gerekse, ikisinin de deliliği çabucak ortaya çıkacak.

Avrupa Parlamentosu’na ortak bir tartışma sırasında hitap eden Godfrey Bloom, bu durumu benden çok daha ustaca ortaya koymuştu:

“[…] Bankacılık kavramını gerçekten anlamıyorsunuz. Bütün bankalar çöktü. Bank Santander, Deutsche Bank, İskoçya Kraliyet Bankası — hepsi kırıldı! Ve neden kırıldılar? Bu bir Tanrı hareketi değildir. Bir tür tsunami değil. Parasız kaldılar çünkü “fraksiyonel rezerv bankacılığı” olarak adlandırılan bir sistemimiz var ki bu, bankaların gerçekten sahip olmadıkları parayı ödünç vermeleri anlamına geliyor! Bu bir suçlu skandalı ve çok uzun zamandır devam ediyor. […]

Sahtecilik — bazen nicel hareketlilik olarak da adlandırılır — ancak başka bir adla sahtecilik yapıyoruz. Herhangi bir sıradan kimsenin yapması halinde, çok uzun bir süre hapse girecekleri ve yapay para basma [ve] ve biz bankacılar göndermeye başlayınca hiç sorun yaratmıyor. Bu konu ihmale ve hoşgörü göstermeye müsait bir konu değil.”

En önemli kısmı tekrar edeyim: bankalar gerçekten sahip olmadıkları kadar borç verebilirler.

Kesirli rezerv bankacılığı sayesinde, bir banka aldığı her doların sadece küçük bir kısmını tutmak zorundadır. Bu oran genellikle % 0 ile% 10 arasında değişiklik gösterse de genellikle tamamen ekonomiye bağlı şekilde çok daha yukarılara da çekilebilir.

Bu çılgın fikri daha iyi anlamak için somut bir örnek kullanalım:% 10'luk bir rezerv oranı düşünelim. Bankaya 100 $ götürürseniz — çünkü yatağınızın altında saklamak istemezsiniz — yalnızca 10%’luk bir kısmının kasada durması konusunda uzlaşmış olursunuz. $10'ınız güvendedir.

Peki, bankalar paranın geri kalanıyla ne yapar? 90 dolarınıza ne olacak? Bankaların yaptıklarını yapıyorlar, başkalarına borç veriyorlar. Sonuç, ekonomideki para arzını büyük ölçüde artıran bir para çarpanı etkisi onlara özgürlük tanıyor. 100 dolarlık ilk depozitonunuz yakında 190 dolara çevriliyor. Yeni yaratılan 90 doların% 90'ını ödünç vererek, ekonomide yakında 271 dolar olacak. Ve bundan sonra 343,90 $. Para arzı artar artar, çünkü bankalar kelimenin tam anlamıyla sahip olmadıkları parayı borç veriyorlar. Tek bir Abracadabra olmadan, bankalar sihirli bir şekilde 100 $ ‘ı bin dolara veya daha fazlasına dönüştürür. Paranızın 10’a katlanması sadece birkaç kredi turunun alınmasına bağlıdır.

Yanlış anlamayın: Borç vermenin yanlış bir tarafı yok. Yıllardır uygulanan ve çoğunlukla işlevsel bu sistemde yanlış bir şey yok. Servetinizi çorap çekmecenizden daha güvenli bir yerde saklamak için iyi eski normal bankalara mevduat hesabı açmanızda yanlış bir şey yok.

Ancak merkez bankaları çok farklı şekillerde canavarlaşabilir. Mali düzenlemenin suistimalleri, yarı yarıya yarı yarıya özel, küresel uygarlığımızın bir parçası olan herkesi etkileyen bir şeyle piyasa yapıcıyı oynuyor. Vicdanı olmadan, sadece yakın geleceğe ilgi duyuyor ve görünüşte hesap verebilirlik veya denetlenebilirlik olmaması onu tüm yaptırımlardan kurtarıyor.

Bitcoin hala enflasyonlu olsa da, çok yakında olmaktan çıkacak. Kesinlikle sınırlı olan 21 milyon bitcoin arzı, enflasyonu tamamen ortadan kaldıracak. Artık iki parasal dünyamız var: paranın keyfi olarak basıldığı enflasyonlu bir dünya ve nihai arzın sabit olduğu ve herkes için kolayca denetlenebildiği Bitcoin dünyası. Biri bize baskı uygularken, diğeri de bunu yapmak isteyen herkes tarafından birleştirilebilir. Giriş engeli yok, izin isteyen kimse yok. Gönüllü katılım. Bitcoin’in güzelliği budur.

Keynesyen ve Avusturyalı iktisatçılar arasındaki argümanın artık tamamen akademik olmadığı görüşündeyim. Satoshi, değer transferi için bir sistem kurmayı başardı ve bu süreçte mevcut olan en sağlam parayı yarattı. Öyle ya da böyle, kesirli rezerv bankacılığı olan aldatmaca hakkında daha fazla insan bilgi edinmeye başlıyor. Çoğu Avustralyalı ve Bitcoiner ile aynı sonuçlara varırlarsa, gittikçe büyüyen para internetine katılabilme potansiyeli finansal kurumların gündeminde. Halkın bu ilgisinin artması önüne geçilemez bir akım başlatabilir.

Bitcoin bize kesirli rezerv bankacılığının saf delilik olduğunu öğretti.

Ders 20: Güçlü Para

Bitcoin’den öğrendiğimiz en önemli ders, uzun vadede güçlü paranın yumuşak paradan daha üstün olduğudur. Sağlam para olarak da adlandırılan güçlü para, güvenilir bir değer deposu olarak hizmet veren dünya çapında işlem gören bir para birimidir.

Bitcoin hala oldukça genç ve volatil. Eleştirmenler şu aşamada güvenilir bir şekilde değer saklamadığını söyleyecektir. Volatilite kavramı özellikle çok önemli. Piyasanın bu yeni paranın değerinde karar kılması biraz zaman alacaktır. Dolar cinsinden düşünüyorsanız, bir bitcoinin her zaman bir bitcoin değerinde olmadığına şahit olursunuz.

“Sabit bir para arzı veya yalnızca objektif ve hesaplanabilir kriterlere uygun olarak değiştirilmiş bir arz, anlamlı bir adil para fiyatı için gerekli bir şarttır.”
- Fr. Bernard W. Dempsey, S.J.

Unutulmuş para birimlerinin mezarlığında hızlı bir gezintiye çıkmıştık. Burada paralar sonlarının kötü olacağı bilinmeden basılmak istendi ve basıldılar. Şimdiye kadar, tarihteki hiçbir insan bu günaha karşı koyamadı.

Bitcoin, zekice bir şekilde para basma cazibesini ortadan kaldırır. Satoshi açgözlülüğümüzün ve yanılabilirliğimizin farkındaydı — bu yüzden insan kısıtlamasından daha güvenilir bir şey seçti: matematik.

Bitcoin “arz formülü”

Bu formül Bitcoin’in tedarikini tanımlamak için faydalı olsa da, aslında kodda görünen hiçbir şey yok. Yeni bitcoin arzı, her dört yılda bir madencilere ödenen ödül azaltılarak algoritmik olarak kontrol edilen bir şekilde gerçekleşir. Yukarıdaki formül, kaputun altında olanları hızlı bir şekilde özetlemek için kullanılır. Gerçekten ne olursa olsun, en iyi blok ödülündeki değişime bakarak, ödül her 10 dakikada bir kabaca gerçekleşen geçerli bir blok bulanlara ödenenlere ödenerek görülebilir.

Formüller, logaritmik fonksiyonlar ve üstelliğin anlaşılması tam olarak sezgisel değildir. Sağlamlık kavramına, bu açıdan bakıldığında anlaşılması daha kolay olabilir. Bir şeyin ne kadar olduğunu kavradığımızda ve bir şeyin üretip üretmemizin ne kadar zor olduğunu bildiğimizde, değerini hemen anlarız. Picasso’nun resimlerinde, Elvis Presley’nin gitarlarında ve Stradivarius kemanlarında doğru olan şey fiat para, altın ve Bitcoin’ler için de geçerlidir.

Fiat para biriminin sertliği, ilgili baskı preslerinden kimin sorumlu olduğuna bağlıdır. Bazı hükümetler diğerlerinden daha fazla miktarda para basmaya daha istekli olabilir ve bu da daha zayıf bir para birimine yol açar. Diğer hükümetler para basma konusunda daha kısıtlayıcı olabilir ve bu da daha sert para birimlerine neden olabilir.

Fiat para birimlerimizden önce, paranın sağlamlığı para olarak kullandığımız eşyaların doğal özellikleri tarafından belirlendi. Yeryüzündeki altın miktarı fizik limitiyle sınırlıdır. Altın nadirdir çünkü süpernova ve nötron yıldızı çarpışmaları nadirdir. Altın “akışı” sınırlıdır, çünkü onu çıkarmak oldukça zordur. Ağır bir element olarak çoğunlukla yeraltında gömülüdür.

Altın standardının kaldırılması yeni bir gerçeğe yol açtı: yeni para eklemek sadece bir damla mürekkep gerektiriyor. Modern dünyamızda bir banka hesabının bakiyesine birkaç sıfır eklemek daha az çaba gerektirir: bir banka bilgisayarında birkaç bit çevirmek yeterlidir.

“Bu yeni gerçekliğin önemli bir yönü, Fed gibi kurumların iflas edemeyeceği yönünde. Neredeyse sıfır maliyetle, kendileri için ihtiyaç duyabilecekleri herhangi bir miktarda para basabilirler. ”
- Jörg Guido Hülsmann

Yukarıda ana hatlarıyla belirtilen ilke daha genel olarak “piyasadaki arzın” “akışa” oranı olarak ifade edilebilir. Basitçe söylemek gerekirse, arz şu anda piyasada olan para miktarını belirtir ki bu değere mevcut para stoğu da denebilir. Akış, belirli bir süre boyunca ne kadar para üretildiğidir (örneğin, yıllık). Sağlam parayı anlamanın anahtarı, bu arz ve akış oranını anlamaktır.

Fiat para birimi için borsa-akış oranını hesaplamak zordur, çünkü ne kadar para olduğu, ona nasıl baktığınıza bağlıdır. Sadece banknot ve madeni para (M0) satabilir, gezgin çekleri ekleyebilir ve depozitoları kontrol edebilir (M1), tasarruf hesapları ve yatırım fonları ve diğer bazı şeyler (M2) ekleyebilir ve hatta hepsine (M3) para yatırma sertifikaları ekleyebilirsiniz. Ayrıca, tüm bunların nasıl tanımlandığı ve ölçüldüğü ülkeden ülkeye değişir ve ABD Federal Rezervi M3 için sayıları yayınlamayı bıraktığından, M2 para arzını dikkate almak zorunda kalacağız. Bu sayıları doğrulamayı çok isterdim ama sanırım şimdilik federallere güvenmek zorundayız.

Yeryüzündeki en nadir metallerden biri olan altın, en yüksek stok akış oranına sahiptir. ABD Jeoloji Araştırması’na göre, 190.000 tondan biraz daha fazla mayın çıkartıldı. Son birkaç yılda, yılda yaklaşık 3100 ton altın çıkarıldı.

Bu sayıları kullanarak altının stok-akış oranını kolayca hesaplayabiliriz: 190.000 ton / 3.100 ton = ~ 61.

Hiçbir şey altından daha yüksek stok-akış oranına sahip değildir. İşte bu yüzden altın, şu ana kadar var olan en zor ve en sağlam paradır. Sıklıkla, şu ana kadar kazılan tüm altınların iki olimpik yüzme havuzuna sığabileceği söylenir. Oysaki dolaşımdaki parayı düşününce bundan çok daha fazlasına ihtiyacımız var.

Peki ya Bitcoin? Buradaki stok — akış durumunu inceleyelim. Elbette burada çok daha sert bir para birimi ile karşılaşıyoruz. Nasıl mı?

USDgold ve Bitcoin için stok — akış oranları

Madencilik ödülünün katlanarak azalması nedeniyle, yeni bitcoin akışı azalır ve sonuçta stok akış oranı yükselir. Üstellerin gücü sayesinde, yılda kazılan bitcoin sayısı 50 yılda 100 bitcoin altına, 75 yılda 1 bitcoin altına düşecek. Blok ödül olan küresel musluk ise 2140 yılı civarında bir yerde kuruyacak ve bitcoin üretimini etkili bir şekilde duracak. Bu uzun bir oyundur. Bunu okuyorsanız, hala erken.

Altın ile karşılaştırıldığında bitcoin stok-akış oranı artışı

Bitcoin sonsuz stok akış oranına yaklaştığında, var olan en güçlü para olacaktır.

Ekonomi merceklerinden bakıldığında, Bitcoin’in zorluk ayarlaması muhtemelen en önemli bileşenidir. Bitcoin madenciliğinin zorluk derecesi yeni bitcoinlerin ne kadar hızlı kazılabilir olduğuna bağlıdır. Gelecekteki arzını tahmin etmemizi sağlayan, ağın madencilik zorluğunun dinamik olarak güncellenmesidir.

Zorluk ayarlama algoritmasının basitliği, kendi uzmanlığından uzaklaştırabilir, ancak zorluk ayarı gerçekten de Einstein oranlarının devrimidir. Madencilik için ne kadar veya ne kadar az çaba harcanırsa harcansın Bitcoin’in kontrollü tedarikinin aksatılmamasını garanti eder. Diğer her kaynağın aksine, birisinin madencilik bitcoinine ne kadar enerji harcayacağına bakılmaksızın, toplam ödül sabit kalacaktır.

Tıpkı E = mc²’nin evrenimizdeki evrensel hız sınırını belirlemesi gibi, Bitcoin’in zorluk ayarlaması da Bitcoin’deki evrensel paranın sınırını belirler.

Bu zorluk ayarlaması olmasaydı, tüm bitcoinler zaten kazılmış halde olurdu. Bu zorluk ayarlaması olmasaydı, Bitcoin muhtemelen başlangıçta hayatta kalamazdı. Ağı ödül döneminde güvence altına alan şey budur. Yeni bitcoinin sabit ve adil bir şekilde dağılmasını sağlayan şey budur. Bitcoin’in para politikasını düzenleyen düzenek işte tam olarak budur.

Einstein bize yeni bir şey gösterdi: bir nesneyi ne kadar zorlarsanız zorlayın, belli bir noktada bundan daha fazla hız alamayacaksınız. Satoshi ayrıca bize yeni bir şey gösterdi: bu dijital altın için ne kadar zor kazsanız da, belirli bir noktada bundan daha fazla bitcoin elde edemezsiniz. İnsanlık tarihinde ilk defa, ne kadar uğraşırsanız çalışın, daha fazlasını üretemeyeceğiniz parasal bir araca sahibiz.

Bitcoin bize güçlü bir paranın gerekli olduğunu söyledi.

Sonuç

“Blockchain bitcoin değil” günlerini geride bıraktığımızda, çoğu insan Bitcoin dehasını kaplayan tek bir buluş olmadığını fark etmeye başladı. Oyun teorisiyle birbirine bağlanmış birçok parçadan meydana gelen Bitcoin serinin diğer bölümleriyle değindiğimiz haliyle bizlere pek çok şey öğretti.

Daha önce de belirtildiği gibi, “Bitcoin’den ne öğrendiniz?” Sorusuna verilen yanıtın her zaman eksik olacağını düşünüyorum. Burada incelenen iki canlı sistemin sembiyozu — Bitcoin ve ekonomi — iç içe geçmiş ve tek bir kişi tarafından tam olarak anlaşılamayacak kadar hızlı gelişen bir olgu. Kaldı ki bilgi seviyem ve anlayışım ancak bu kapsamda değerlendirmeme imkan tanıyor.

Bu dersleri öğrenmek, nihayet Hayek’in yukarıdakilerin ne anlama geldiğini anlamamızı sağlıyor. Bitcoin’in dünyaya sağlam paraları yeniden tanıtmanın tek ve insansız yolu olduğuna inanıyorum. Bitcoin’in ekonomik öğretileri sayesinde paranın ne kadar işlevsel ve mümkün olduğunu öğrendim.

Peki Bitcoin’den sen ne öğrendin?

İleri Okumalar

Yukarıda tartışılan konular ve genel olarak ekonomik düşünce üzerine neredeyse sonsuz bir kitap ve deneme listesi bulunmaktadır. Aşağıda listelenen kitaplar ve makaleler, benim düşünceme göre özellikle etkili olan subjektif bir seçimdir. Geçmişini ve bugünkü görüşlerini paylaşan tüm insanlara minnettarım.

Kaynak: https://medium.com/@dergigi/economic-teachings-of-bitcoin-b2cc4f2cfa96

Çeviren: Deniz Özgür

İletişim: admin@komsukazani.com